İş Olsun Torba Dolsun





Üzüm Bağları

   Çocukluğumun geçtiği bölgede üzüm bağları çok meşhurdu. Bağlarda Üzümün dışında her türlü meyve ağcı vardı. Kiraz zamanı muhteşem olurdu...

   Çevrede hemen hemen herkesin bir bağı bahçesi vardı.  Buna rağmen mahallenin gençleri başkasına ait bağ ve bahçeden meyve aşırmaya bayılırdı. 

   Hatta kendi bağına arkadaşları ile girip talan eden gençler vardı.


   Yaşım  6-7 arası dedem birlikte,  dedemin  8-10 çiftlik hayvanın otlatmaya giderdik.  Otlattığımız yer bağların başlangıçına çok yakındı,  aradan bir küçük dere akardı. Dedemin eşeğini  dereden atlatmak  zulumdü  hayvan direndikçe direnir,  zavallı dedem hayvana vurmadan atlatmak için,  ipinden çeker, bir hayli uğraşırdı.
    Hayvanlar otlarken, biz dedemin en az iki arkadaşıda yanımızda olduğu halde oturur sohbet ederdik. Bu arada, bağlarından gelen eş dost ta, bizlere meyve ikram ederdi. Bizler hem taze meyveleri yer, hem doğanın muhteşem güzelliğini seyreder, hem de hayvanlarıda otlardık.

   Arada sırada mahalleden tanıdığım üç beş genç geçer, tişörtlerine topladıkları kirazların bir kısmını bize verir hızla giderlerdi. Arkalarından bağları korumakla görevli bekçi gelir  gençlerin başkalarına ait bağlardan meyve topladıklarını yakalarsa ceza vereceğini söylerdi.  
   
    Ben emindim ki  o arkadaşların kendilerine ait bağları vardı. Başkalarına ait bağlardan meyve almak sanırım  heyacan verici idi. Amaç meyve yemek değildi.  Ama bütün bunlar bağ bekçilerini çok kızdırıyordu.
    Bir hafta sonu,  babamla birlikte bir arkadaşının bağına gitmek üzere yola çıktık. O hafta sonu o bağın bozumu vardı, bizi de davet etmişlerdi. İşçiler üzümleri toplar, bizlerde ızgarada pişen etlerle birlikte meyveleri atıştırır,  yaşıtlarımızla oynardık. 

  Yolda eşşeğinin üzerinde yanımızdan hızla giden bekçi babama selam verdi. 
  
  - Başımız belada  kendilerine ait olmayan bağlardan meyve toplayan gençlerle  dedi.

Elindeki deriden yapılmış kırbacı eşşeğine vurarak hızlandı.

  Biz 10-15 dakika daha yürüdük bağların arasından. 
  Önümüzden 3-4 genç   koşarak geçti.
  Arkalarından eşşeğini hızla süren bekçi geçti.
  Bekçi çocuklara yetişti. 
  Koşmakta olan çocuklara elindeki kırbacını salladı. 
  Kırbacın ucu koşmakta olan gençlerden birisinin yüzünde patladı. 
 Çocuk koşarken ne hikmetse dili dışardaydı ve kırbacın ucu çocuğun  dilini  parçaladı… 


Bizim memlekette bağ ve bahçe sahipleri, meyveleri toplarken hepsini toplamaz. Göz hakkı vardır, gelip geçenlerin, kurdun, kuşun da hakkı vardır diye.

   Buna rağmen gençlerin başkasına ait bağ ve bahçeleri zevk için talan etmeleri ağaçları kırmaları,  üzüm teveklerini tekmeleyerek yerlerinden sökmeleri anlaşılır değildir.

Osmanlı zamanında ordu, geçtiği yerlerde askeri beslemek için bağ ve bahçelerden topladıkları meyvelerin ücretlerini ağaça astıkları altınlarla öderdi.

 Nereden nereye…

sağlıcakla kalın Dostlarım...

1 yorum:

Lütfen Fikrinizi Paylaşın...