Detaylar I ( Navigasyon Cihazı )






Navigasyon Cihazı 

 İlk navigasyon cihazımı uzun zaman önce aldım. Aldığım ay çıkarttı parasını. Yolculuk yapmayı çok severim. Yolda durup şuraya nasıl gidilir buraya nasıl gidilir diye sormayı sevmem. Cihaz küçük ekranlı  ama işlevsel. 3 yıl olmuş hala kullanıyorum. Pil ömrü bitti şarjda takılı olmadan çalışmıyor.

   Bir arkadaşımla büyük bir elektronik markette dolaşırken yeni model bir navigasyon cihazı gördük aynı zamanda tablet. Satıcı özelliklerini sıraladı peş peşe.
 Cihaz aynı zamanda tablet,  7 inc  ebatı oldukça iyi, android işlemci oyun,  film, müzik herşey var. Benim şu an kullandığım cihazın bence hiçbir eksiği yok pili dışında. İnsan büyük ekranın cazibesinden kurtulamıyor.
 Aldık iki tane 5 yılda garantiledik keyifle çıktık marketten iyi bir alışveriş yapmanın tatlı huzuru…

   Aldıktan bir ay sonra kullanma şansım oldu.  Cihazın açılması oldukça uzun sürüyor. Navigasyonu açtım.  7 inc ekrana sembolleri okadar büyük yerleştirmişler ki ekran haritayı göstermeye yetmiyor. Neyse alışırızzz…

   Çocuğu kreşe götürürken izletmek üzere birkaç film yükledim. Filmi açtım ancak sesi açamadım o kadar kısık ki maximumda bile duymak zor…

İkinci ayında cihazı açtığımda kendi kendine  reset atmaya başladı ve açılması 10 dk yı buldu. Cihaz açılmadan gitmek istediğim yere ulaşmaya başladım  ;) .



Cihazı servise gönderdim tüm sorunlarını detaylandırarak yazdım.

1 ay sonra cihazı almaya gittim. Teslim eden arkadaşa cihazı test etmesini söyledim. Servis elemanı cihazı açmak için tuşa bastı. Bekledik, bekledik, bekledik. 15 dk geçmesine rağmen cihaz açılmadı. Cihazı servise geri gönderdim iadesini talep ettim.

   Şimdi dostlarım serviste sadece pilini değiştirip göndermişler. Açıp test etmek bile zor gelmiş. Neyse şimdi benim bu konudaki tespitlerime gelelim.

 Yaptığınız cihaz, aracın önünde gün boyu güneşe maruz kalacaksa, neden siyah bir ürün üretirsiniz ?  İlk haftadan sonra pil ömrü %25lere düşüyor.  Bu kadar küçük bir detayı kocaman navigasyon firmasının mühendislerinin atlaması acaba kasti mi ?
Bilmem…




Dostlarım navigasyon cihazı alacaksanız  navigasyon özelliğinden başka bir özelliği olmamasına dikkat edin. Müzik, film,  oyun gibi extra özellikler, hem pil ömrünü tüketiyor, hemde bozulma riskini arttırıyor.
Ayrıca cihazın siyah renkte olmamasına özellikle dikkat edin.

İyi alışverişler…

Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu






Olmaz Böyle şey


Kemerde yaşadığım dönemde her hafta sonu  Kemerden  Antalyaya bisikletle gider gelirdim.  Yolun inişli çıkışlı olması bisiklet sürenler bilir keyfi doruklara çıkartır. Her tarafın yemyeşil olması işin cabası.

   Saat 10:00 gibi bisikletime bindim kemerden çıktım yola. 

   Yolda bi sessizlik var garibime gitti. Göynüğü geçtim. Askerler yollarda ellerinde silahları bekliyorlar. Tırstım yine darbe mi oldu diye düşündüm.

    Bisikletimin üstünde hızlı bir şekilde devam ediyorum. Karşıdan polis otoları geçmeye başladı. Tırsma katsayım artı. Biraz daha hızlandım. 

   Bir iki yokuş indim çıktım. Yolun karşısında araçlar durdurulmuş yanlarında polisler askerler. Kafamda bir sürü soru işareti hızımı iyice arttırdım.
   
   Kenarda bir çeşme var durdum elimi yüzümü yıkadım biraz su içtim. Bu çeşmenin başında her zaman birileri olurdu kimse yoktu. Bindim bisikletime bir an önce kafamdaki soru işaretlerini kaldırmak istiyorum ama çevremde asker ve polisten başka kimse yok. 

  Yokuşlar inişler ardı ardına 45 km yol.. Basıyorum pedala… Yav arkadaş kimse olmaz mı bu yolda...


   Hiç bu kadar yalnız hissetmedim kendimi… 

   Beldibini geçtim tünele yaklaştım… Yol burda tek gidiş geliş bölünmüş değil, bu tünelden hep tırsmıştım. Kamyoncular tünelin içinde bisikletli birisini görünce kornaya basıyor, bizde tırsıyoruz kornanın sesinden.Tüneldeki ses yankılanması adamı fitil ediyoo. E kamyoncununda gelmişine geçmişine…



   Tüneli geçiyorum, kimse yok tünelde, hızla geçtim tüneli sessizce,  yıllardan sonra ilk defa…

   Arkadaş 45 km yol kimse çıkmaz mı adamın karşısına…Ha gayret az kaldı.


   Antalyaya girişte oldukça dik bir yokuş var. İşte geldim bir hızlandım  bir hızlandım off... Oldukçada uzun tam yokuşun sonuna yaklaştım büyük bir kalabalık, alkışlıyorlar, hep birlikte bağırıyorlar;

   - ilk sen geldin birincisin.  

   Arkaya baktım kimse yok bana bağırıyorlar…

İşte o an anladım o gün Cumhurbaşkanlığı bisiklet turunun finike Antalya etabı var. Ve arkadaşlar beni yarışçılardan zannettiler,  ve tezahürat yaptılar. İçimde çok garip bir korku oluştu, şimdi bir gazeteci yada bir kameraman beni görüntülerse diye…



İşte dostlarım kaderde Cumhurbaşkanlığı bisiklet turunda birinci olmakta varmış…;)



İletişim




Break Communication

Geçenlerde Çamaşır makinasının kurutma kısmında bir sorun oluştu.
Servisi aradım  sorunu bildirdim. Randevu aldım.  Ertesi gün servis geldi.
Makinayı çalıştırdı. 

-Kurutma kısmında bir sorun yok. Dedi. Ve ekledi;

-Ancak çok sesli çalışıyor esas sorun bu ve bunun için makinayı götürmemiz gerekiyor  .Dedi.

Bunun üzerine ben;

-Tamam götürün ayrıca kurutma kısmının gerekli testlerini yaparsınız. Şimdi siz burada kontrol edip kurutmada sorun yok dediniz ancak kurutması ilk günkü  gibi değil kesin bir sorun var.

Makinayı alalı 2 ay olmuş. İlk geldiğinde de gürültülü çalışıyordu ancak kurutmada bir sorun yoktu.

Servis elemanı değişmesi gereken parçanın ançak 3 günde gelebileceğini söylemesi üzerine ben makinanın hafta sonu evde kalıp kullanılmasını önümüzdeki hafta içi gelip alabileceklerini söyledim.

Anlaştık ve servis gitti.

 Hafta içi servis aramış ben evde değildim kardeşim konuşmuş.
Servisten arayan arkadaş gürültülü çalıştığı için bir parçasının değişeceğini bildirmiş.

Kardeşim bizim esas sorunumuzun kurutmada olduğunu hatırlatmak istemesi üzerine servis elemanı bize bu konuda bir şey bildirilmedi deyip kestirip atmış. 

Bunun üzerine kardeşimin de sigortaları atmış. Makinayı alıp benim sıkıntımı çözmeyecekseniz götürmeyin deyip kapatmış telefonu.


Servis  elemanı;  karşısındaki kişiyi anlayabilecek, çözüm üretebilecek kişilerden oluşmalı. Olaylara daha pozitif yaklaşmalı,  karşısındaki müşteriye kendisinin gevenilir insanlarla çalıştığı hissini vermelidir…
 (Servis Elemanının Bizi Dinlerken ki hali Kendini Komodo Ejderi Zannediyo oysa küçük bir kertenkele-teşbih te hata olmaz ;)

Ben tekrar servisi arayıp yeniden randevu aldım bu sefer hem gürültü için hemde kurutmada ki sorun için. Geldiler makinayı götürdüler. Tamburunu değiştirdiler. Kurtma ile ilgili bir işlem yapıp yapmadıklarını bilmiyorum ancak kurutmada ki sorunda çözüldü.



İş Olsun Torba Dolsun





Üzüm Bağları

   Çocukluğumun geçtiği bölgede üzüm bağları çok meşhurdu. Bağlarda Üzümün dışında her türlü meyve ağcı vardı. Kiraz zamanı muhteşem olurdu...

   Çevrede hemen hemen herkesin bir bağı bahçesi vardı.  Buna rağmen mahallenin gençleri başkasına ait bağ ve bahçeden meyve aşırmaya bayılırdı. 

   Hatta kendi bağına arkadaşları ile girip talan eden gençler vardı.


   Yaşım  6-7 arası dedem birlikte,  dedemin  8-10 çiftlik hayvanın otlatmaya giderdik.  Otlattığımız yer bağların başlangıçına çok yakındı,  aradan bir küçük dere akardı. Dedemin eşeğini  dereden atlatmak  zulumdü  hayvan direndikçe direnir,  zavallı dedem hayvana vurmadan atlatmak için,  ipinden çeker, bir hayli uğraşırdı.
    Hayvanlar otlarken, biz dedemin en az iki arkadaşıda yanımızda olduğu halde oturur sohbet ederdik. Bu arada, bağlarından gelen eş dost ta, bizlere meyve ikram ederdi. Bizler hem taze meyveleri yer, hem doğanın muhteşem güzelliğini seyreder, hem de hayvanlarıda otlardık.

   Arada sırada mahalleden tanıdığım üç beş genç geçer, tişörtlerine topladıkları kirazların bir kısmını bize verir hızla giderlerdi. Arkalarından bağları korumakla görevli bekçi gelir  gençlerin başkalarına ait bağlardan meyve topladıklarını yakalarsa ceza vereceğini söylerdi.  
   
    Ben emindim ki  o arkadaşların kendilerine ait bağları vardı. Başkalarına ait bağlardan meyve almak sanırım  heyacan verici idi. Amaç meyve yemek değildi.  Ama bütün bunlar bağ bekçilerini çok kızdırıyordu.
    Bir hafta sonu,  babamla birlikte bir arkadaşının bağına gitmek üzere yola çıktık. O hafta sonu o bağın bozumu vardı, bizi de davet etmişlerdi. İşçiler üzümleri toplar, bizlerde ızgarada pişen etlerle birlikte meyveleri atıştırır,  yaşıtlarımızla oynardık. 

  Yolda eşşeğinin üzerinde yanımızdan hızla giden bekçi babama selam verdi. 
  
  - Başımız belada  kendilerine ait olmayan bağlardan meyve toplayan gençlerle  dedi.

Elindeki deriden yapılmış kırbacı eşşeğine vurarak hızlandı.

  Biz 10-15 dakika daha yürüdük bağların arasından. 
  Önümüzden 3-4 genç   koşarak geçti.
  Arkalarından eşşeğini hızla süren bekçi geçti.
  Bekçi çocuklara yetişti. 
  Koşmakta olan çocuklara elindeki kırbacını salladı. 
  Kırbacın ucu koşmakta olan gençlerden birisinin yüzünde patladı. 
 Çocuk koşarken ne hikmetse dili dışardaydı ve kırbacın ucu çocuğun  dilini  parçaladı… 


Bizim memlekette bağ ve bahçe sahipleri, meyveleri toplarken hepsini toplamaz. Göz hakkı vardır, gelip geçenlerin, kurdun, kuşun da hakkı vardır diye.

   Buna rağmen gençlerin başkasına ait bağ ve bahçeleri zevk için talan etmeleri ağaçları kırmaları,  üzüm teveklerini tekmeleyerek yerlerinden sökmeleri anlaşılır değildir.

Osmanlı zamanında ordu, geçtiği yerlerde askeri beslemek için bağ ve bahçelerden topladıkları meyvelerin ücretlerini ağaça astıkları altınlarla öderdi.

 Nereden nereye…

sağlıcakla kalın Dostlarım...

Biz Bize Benzeriz I


Benden Farklı Olamazsın Olunsaydı Ben Farklı Olurdum.




   Hepimizin çok iyi bildiği bir fıkra var.

   Cehennemde her millet için ayrı bir çukur kazılmış tepesinede bir Zebani yerleştirilmiş. Cehenneme yeni gelen birisini gezdirirken Zebaniler. Yeni cehennemlik sorar. 

  -  Neden başlarında Zebani var diye.
           
             -    Aşağıdan çıkmak istediklerinde Zebani kafalarına vurup dışarı çıkmalarına engel olur. Cevabını alır.

        Gezmeye devam ederler. Başında Zebani olmayan bir çukur görür yeni  cehennemlik ve sorar. 

  -Bu çukurun başında neden Zebani beklemiyor diye.

Rehber Zebani gülerek cevap verir.

 -Orası mı orada Türkler var eğer birisi yukarı çıkmak isterse diğerleri ayağından çekip yukarı çıkmasına engel olurlar.

   Bu fıkradan çıkarılacak sonuç şudur; Türkler kendi içlerinden birisinin yükselmesini mümkün olduğunca engellerler.

    Ne kadar acı. Eminim benim yaşadığımın bir benzerini sizler de yaşamışsınızdır.

   Orta okul 3. Sınıf öğrencisiyim. Ders boş, en sevdiğim Türkçe hocam içeri girdi ve,


-  Çocuklar bir şiir yarışması var, sizden ricam, ders sonuna kadar bir şeyler yazmaya çalışın, ders sonunda toplayacağım. Dedi.

Dersin sonunda yazdığım şiiri verdim. Bir hafta sonra hocam Türkçe dersinde. Beni yanına çağırdı.
                -   Çocuklar arkadaşınızın yazdığı şiir önce okulda sonra ilçede sonra da bölgede birinci oldu dedi. Ve beni tebrik etti. 

      En sevdiğim arkadaşlarım beni tebrik etmediler…
  
Şiir yazmak beni hep rahatlatmıştır. Başkalarından üstün olmak ego mu tatmin etmek gibi basitliklerim  hiç olmadı…

Şiiri seven birilerine yazdığım şiiri okumak çok keyifli…


Lise yıllarındayım. Masada iki kişi dışında hepsi öğretmen. Elimde eski bir ajanda birşeyler karalamak için. Yanımda oturan öğretmen ajandaya bakmak istedi verdim. Aaçtığı sayfada bir şiir var okudu.
                 -       Sen mi yazdı dedi. İnanmayarak.

          -  Evet dedim.

   Şiiri bir kez daha okudu inanmadığı her halinden belli oluyordu.
  

   -  Alabilir miyim diye sordu. 


    -   Alın dedim.

    İçimden  hem inanmıyorsun hem  istiyorsun…


 Şiir öyle vurucu filan değildi, ama ben yazmıştım, bunda inanmayacak ne var, beni kendisinin hoşuna gidebilecek şiiri yazmaya layık görmüyor.

Kendi yazdığım şiirleri ezberlemek gibi bir huyum yok. Ama sırf bu hocamın bana inanmamasından dolayı tek hatırladığım şiirim o şiir oldu.

İster Vatandaş Ol sıradan
İster en koyu partizan
İstersen Cuntadan
Ne Olursan Ol
Elinde  Olmadan Geldiğin Dünyada
Yaşamak Zorundasın
Yaşamak Zorundasın
İnsanca…


Sağlıcakla kalın Dostlarım (Gerçek Dostlarım )