Edebiyata olan ilgim, notlarımın yüksekliği, ve Edebiyat
Hocama olan sevgim, benim yıl sonu oynanacak tiyatroda ikinci büyük rolü almama
sebep oldu.
Oyunun hatırladığım kadarı ile konusu: her şeyi bilen bi
doktor ve hastaları. ( Cem Yılmazın Reklamında ki doktora benziyo –Doktor Doktor Doktor …) Herkesin her konudaki derdine
çare buluyor.
Benim Rolüm: Yekta adında kız tavlama konusunda başarısız bir
adam. İlişki kurma sorunları yaşiyor. Doktorun tedavisini hatırlamıyorum. ( Önerisinin başarısızlığı ortada )
Prova çalışmaları yoğun bir şekilde devam ediyor. Yıl sonu
yaklaşıyor. Bende Ergenliğin doruğundayım.
Gün geldi. Perde açıldı. Oyun sıramı bekliyorum. Salon 2
katlı Balkonlu yani…
Sahnede oyunun yarısından fazla kalıyorum … İlk replikler… İlk
heyacan… Oynayanlar bilir; oyun sırasında sizi izleyenleri göremezsiniz ışıklar
sizin üzerinizde karşısı karanlık ayrıca sizin heyecanınız…
Uzun bir süre repliğim yok ama sahnedeyim...
Salona bakıyorum alt kat çok karanlık, balkona doğru bakıyorum daha aydınlık.
Birden bir çift göz beni kendine kilitledi... bir şimşek çaktı bu gözlerden...
gözlerim başka bir şey görmez oldu ne oluyoruz Allahım ben bu gözlerin sahibini biliyorum...
Üç yıldır okula giderken yokuşun başında karşılaştığım ince edasında kaybolduğum...
Kıvırcık saçlarında ahenk bulduğum…
Vakur…
Kendinden emin adımlarına kendine özgü kitap taşımasına hayran olduğum..
Kitapları göğsüne bastırmasına...
Attığı her adımda ona daha fazla hayran olduğum…
Üç yıldır bir kez bile gözlerine bakamadığım…
Bu ne güzel bir gözdür, onlarca insanın arasında beni bulur…
Oyun sırasında kalbimin atışlarının son safhasında olduğunu düşünmüştüm yanılmışım…
Kalbim yerinden çıkacak nefesim kesildi kesilecek…
Gözlerinde tutsak olduğum…
Üç yıl buyunca dostlarım Hülya ve Filizin git konuş diye cesaret vermelerinin yetmediği…
Bir umut, görürüm diye evlerinin önünden geçmelerim…
Onun yürüdüğü sokaklar…
Okula giderken saati tam onunla karşılaşacak şekilde ayarlamalar…
Bütün bunların yanında ona verdiğim değer o kadar fazla ki üc yıl boyunca birkez bile konuşmaya cesaret edememem…
İşte tüm bunların sonunda yıl sonu müsameresinde göz göze gelmek hemde bu mesafeden konuşma şansım yine olmadan…
Salona bakıyorum alt kat çok karanlık, balkona doğru bakıyorum daha aydınlık.
Birden bir çift göz beni kendine kilitledi... bir şimşek çaktı bu gözlerden...
gözlerim başka bir şey görmez oldu ne oluyoruz Allahım ben bu gözlerin sahibini biliyorum...
Üç yıldır okula giderken yokuşun başında karşılaştığım ince edasında kaybolduğum...
Kıvırcık saçlarında ahenk bulduğum…
Vakur…
Kendinden emin adımlarına kendine özgü kitap taşımasına hayran olduğum..
Kitapları göğsüne bastırmasına...
Attığı her adımda ona daha fazla hayran olduğum…
Üç yıldır bir kez bile gözlerine bakamadığım…
Bu ne güzel bir gözdür, onlarca insanın arasında beni bulur…
Oyun sırasında kalbimin atışlarının son safhasında olduğunu düşünmüştüm yanılmışım…
Kalbim yerinden çıkacak nefesim kesildi kesilecek…
Gözlerinde tutsak olduğum…
Üç yıl buyunca dostlarım Hülya ve Filizin git konuş diye cesaret vermelerinin yetmediği…
Bir umut, görürüm diye evlerinin önünden geçmelerim…
Onun yürüdüğü sokaklar…
Okula giderken saati tam onunla karşılaşacak şekilde ayarlamalar…
Bütün bunların yanında ona verdiğim değer o kadar fazla ki üc yıl boyunca birkez bile konuşmaya cesaret edememem…
İşte tüm bunların sonunda yıl sonu müsameresinde göz göze gelmek hemde bu mesafeden konuşma şansım yine olmadan…
Sahnede bir sessizlik oldu önde bir fotoğrafcı bir flash patlattı ben birden bir adım geri çekildim.
Gülüşmeler…
Benim replik sıram gelmiş şöyle bir
sahnedekilere baktım beni bekliyorlar replikleri sıraladım ardı ardına rolüm
bitti çıktım sahneden ben çıktım ama ruhum hala sahnede…
Birkaç sene sonra duydum evlenmiş…
Senin gözüne bile bakamadığın incitmekten korktuğun…
Gözlerinde kaybolduğun…
Senin gözüne bile bakamadığın incitmekten korktuğun…
Gözlerinde kaybolduğun…
Kaderin cilvesidir oynadığım rolü bana gerçek kıldı...
Sevmekten korktuğum
Gözlerinde kaybolduğum
İzlemeye doyamadığım
Mutlu Kal…